DUYGULARIMI SORUN BANA!
Karmaşık yollardan sorular sorarak olanı anlamak detektiflerin işi olsun. Bizim için yapılacak eylem, o kadar basit ve bir o kadar anlamlı o soruyu sormak.
Siz hiç başka birine “Ne hissediyorsun? Nasıl hissediyorsun?” sorularını sordunuz mu?
Bu soru ile iletişimde olduğunuz kişinin duygularına hitap edersiniz.
Özellikle aileler ve öğretmenlere sesleniyorum. Ne oldu? Nasıl oldu? Neden oldu? Bırakın bu dedektif sorularını ve sorgulama hissi veren cümleleri.
“Sen nasıl hissediyorsun?” diye sorun!
Duyguları söze dökmek, onlara isim koymak, isim bulamıyorsak bir şeye benzeterek açıklamak. O kadar rahatlatıcıdır ki. Öncelikle iletişimde olduğumuz kişiye şu mesajı veririz. “ Bana değer veriyor ve beni anlamak için gayret ediyor.”
Sorun evladınıza “Orada nasılsın? O kişi hakkında hislerin sana neler söylüyor?”
Gerekiyorsa siz duygu kelimeleri ile yardımcı olun. “ Mutlu musun? Huzurlu musun? Kuşkuların var mı? Endişeli mi hissediyorsun?…”
Bu soruları sorabilmek için uzman olmaya gerek olmayabilir ancak gerekli olan bir şey var ki o da dinlemek. Söylenenin yanında söylenmeyeni de dinlemek.
Tamam ebeveynler eğitimsiz olabilir, okumamış olabilir topluca ve kısaca cahil olabilir diyelim. Olabilir. Dönemi gereği bunu yaşamak zorunda kalmış olabilir. Peki ya öğretmenler? Evet sesim öğretmenlere çığlık gibi ulaşsın.
“Çalıştın mı? Sınava hazır mısın? Ezberledin mi? Çözdün mü?…
Bu soruları ne sıklıkta soruyorsunuz? Aynı sıklıkta “Nasılsın?” diye de sorun. Bir şeyi neden yapmadığını sormak yerine nasıl yapardın diye sorun. Her sınıfınızda en az beş dakika duygulardan konuşun. Bireylerin duygularını kolay ifade edemediklerine şahit olacaksınız. Düşündüklerinden bahsedecekler. O düşüncenin yarattığı duyguyu sorun.
Coğrafyamız gereği mi bilmem ancak bizler duygularını saklamanın iyi olduğu sık sık hatırlatılan bir ortamda büyüyoruz. Fazla sevinme, çok gülme ağlarsın, abartma, takma kafana, büyütecek ne var, ben de senin yaşında…
Hiçbir şey yapamasanız bile dinleyin. Şayet iyi dinlerseniz, karşınızdaki kişide oluşan duygu “anlaşılma, değerli olma” olacaktır.
Geleceğimizin garantisi gençler söylemini bırakın. O genç omuzlara bunu yüklemekten vaz geçin. Ebeveynler, öğretmenler, eğitmenler olarak bizler onlara aydınlık yarınlar hazırlayacağız. Sorumluluğumuzu fark edelim.
Genç arkadaşım şayet anlaşıldığını hissedebilseydi, duygularını bir kameraya değil de ailesine, hocalarına anlatabilseydi belki de bugün yaşıyor olacaktı. A bu arada bazıları hadsizlik edip bir başkasının evladı üzerinden niye bu kadar kıyamet koparıldığını söylüyor olabilir. Şahsen ben o kişilere cevap vermemeyi seçiyorum.
Doğan her birey o ülkenin geleceğinin şekillenmesinde rol alacaktır. Bunun için de daha önce doğmuş olanlar sorumluluk almak zorundadır.
Ben öğretmen değil bir yetişkin eğitmeniyim. Misyonum ebeveynlere geliştirici katkılar sunmak için aracılık yapmak.
Ben psikolog da değilim ama anneyim.
Üzgün ve endişeliyim.
Y.ENGİNDENİZ 12Ocak2022
Not: Yazımı dün yazmıştım. Bir konuyu belirtmeyi önemli buluyorum. Yedi yıldır profesyonel olarak koçluk ve yetişkin eğitmenliği yapıyorum. Çağrım halk eğitim merkezlerine ve okullara. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin koçluk eğitimi, kişisel gelişim eğitimi almalarına aracı olunuz. Benim gibi pek çok meslektaşım sizlere ulaşmaya çalışıyoruz. Kendi adıma kısa süre de olsa halk eğitimde görev aldım. İnanılmaz bir talep vardı. İnsanlar anlaşılmaya, kendini, davranışlarını keşfetmeye o kadar aç ki. Kurumlar bize danışarak bu hizmete kolaylıkla ulaşabilir. Yapmaları gereken sadece doğru isimlere ulaşmak.