Z kuşağı hakkında birden söylemler üretilmeye ve medyada paylaşılmaya başlandı. Bunların hangi konuya yönelik olarak kullanıldığını okuyan ve dinleyenlerin yorumuna bırakarak devam edeyim.
Ben de konuya bir koç ve sosyal çalışmacı olarak değinmek istedim.
Z kuşağı hakkında bilgiler vermekten ziyade diğer nesillerle farklılıkları ve ne istedikleri konusuna odaklanmak istiyorum.
“Aynı dönemlerde yaşayan, ortak özelliklere sahip bireylerin oluşturduğu grupları kuşak olarak tanımlayabiliriz.” (Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2014/1, Sayı:19 Orhan ADIGÜZEL, H. Zeynep BATUR, Nisa EKŞİLİ)
William Strauss ve Neil Howe adında iki sosyolog tarafından 1987 yılında ortaya atılan teori. Bir kişinin dünya görüşünün, gelişiminin, kişinin doğduğu çağdan etkilendiğini iddia eder.
Farklı disiplinlerde tarih aralıkları ve isimleri farklı ifade edilmekle beraber genel olarak nesiller şu şekilde sınıflandırılıyor.
Gelenekseller dediğimiz nesilde ülkelerine bağlılık, otoriteye saygı gibi değerler ön plana çıkarken bir sonraki kuşak olan ve adını da savaş sonrası yükselen doğum oranlarına atıfla alan bebek patlaması kuşağı. Çalışkan, girişimci, siyasetten biraz korkarak büyüdüler ve büyüttüler. Torun çok kıymetli. Z kuşağı bu kuşakla oldukça iyi anlaşıyor. 1964 yılı ile, mecbur kaldığı için teknolojiyi öğrenen X kuşağı geliyor. Bu kuşak adaptasyon özelliği ile ortaya çıkıyor. Ebeveynlerinden gördüklerinin tersini yapma eğiliminde olan bir nesil. 1982 yılı ile birlikte de Y kuşağı başlıyor. Sorgulayan nesil. Yaratıcılar, özgürlük istiyorlar, akran görüşüne önem veriyorlar, ekip ruhu taşıyorlar, otoriteye karşı tutum geliştirmişler.
Dijital kuşak da deniliyor. 2000 sonrası doğanlar. Duygusal, sanatçı ruhlu, yaratıcı, geleneksellikten uzak, tatminsiz, tüketici bir nesil. Her adımda takdir bekliyorlar, zorluklara karşı dayanıklı oldukları söylenemez. İletişime açık ve sonuç odaklılar.
Ders saatlerinin kısa olduğu etkileşimli içerik istiyorlar. Ezberi gereksiz buluyor ve eleştirel düşünceye odaklı bir yapı ile öğreniyorlar.
Okullarda teknolojik cihazlar ana araç haline gelmeli. Eğitimciler teknolojik bilgi ile donanımlı olup onlara hitap edecek şekilde kendilerini yetiştirmeli. İçerikler daraltılıp görsellik çoğaltılmalı. Üretkenliklerini destekleyen ortamlarda eğitim imkanları sağlanmalı.
Bireyselliklerinin kabul edilip saygı duyulmasını istiyorlar. Akademik çalışmalar dışında resim, müzik gibi sanat ve sporla desteklenmek istiyorlar. Hedeflerinin ciddiye alınmasını ve yüreklendirilmeyi bekliyorlar. Onlar diyor ki “Bana akıl vermeden liderim ol.” “Bana inandığını hissettir.” Fikir ve isteklerinin dikkate alınmasını arzu ediyorlar.
Bu kuşak, güçlü olan yaşar, zayıf olan ölür diye büyüdüler. Oyunlarında da bunu sıkça deneyimlediler. Oyunlarında olumsuz manada da olsa güç gösterdiklerinde ödül almayı öğrendiler. X ve Y kuşaklarında, geleceğin teknolojileri denilen şeyler bu kuşak için doğduklarından beri var. Ekonomik krizler, terör saldırıları, salgın hastalıklar bu nesilde sıklıkla yaşandı.
Daha önceki nesillerde en basitinden telefon numarası ezberlemek, adres öğrenmek gibi durumlar varken artık onların ellerinde akıllı telefonlar bu işleri yapıyor. Beklemek ya da hatırlamak gibi sıkıntılı durumlara alışık değiller.
Bir önceki nesiller zaman çizelgelerine bağlı olarak yaşamlarını sürdürüyor, 9’dan 5’e çalışıyorlardı. Z kuşağı, ofislerde tam olarak programa göre çalışılması gerektiğine anlam veremiyorlar. Tabii bu durum, yönetenlerin de nesil değiştirmesiyle esnek çalışma saatleri olarak karşımıza çıktı. İşte Mart 2020’den beri dünyanın içinde bulunduğu salgın sürecinde geleneksellikten uzak firmalar yeni çalışma koşullarına daha hazırlıklı olarak bir adım önde başladı. Z kuşağının zaman yönetimi konusunda eğitime ihtiyacı oldukça fazla. Önceden belirlenmiş bir zamanda ve süresi içinde iş yapma becerileri geliştirilmeli.
İş arkadaşlığı, dostluk, komşuluk, yaşça büyükler, küçükler gibi bir ilişkiyi kolayca ayırt edemiyorlar. Sosyal mecrada birçok arkadaşları var. Genelde de bunların yaşları ya da onların hayatlarındaki konumları çok fark etmeden paylaşımlara yorumlar yapıp fotoğraf ve emojilerle süsleyebiliyorlar. Bu kuşakta bağlanma olgusu zayıf. Sosyal medya hesaplarından bir tuşla çıkarır gibi rahatsızlık duydukları kişileri ya da işlerini bırakabiliyorlar. Bunun yanı sıra tartışılmaz bir avantaja da sahipler. Geniş bir sosyal ağ sayesinde nerdeyse her meslekten ve dünyanın her yerinden tanıdıklar edinebiliyorlar. Bu da iş ve eğitim yaşamlarında onlara avantaj olarak geri dönüyor. Bu kuşak, bir taraftan da benim gibi X kuşağındakiler ve diğerleri için bilgi kaynağı olarak da iş görüyorlar. Daha küçük yaşlarda olanlarına sosyal medya ve teknolojinin nasıl kullanılması gerektiği konusunda yardımcı olunmalı.
Plan yapmakta zorlanıyor ve akışa bırakmayı tercih ediyorlar. En basit örneğini üniversite giriş sınavları sırasında çalıştığım öğrencilerde tespit ediyorum. İdealindeki bir bölümü hedef olarak görüp onun için yeterli puanı tutturmak yerine, bir puan alayın nereye yeter ise girerim şeklinde yaklaşıyorlar. Çalışmaya olan ilgilerini kaybettikleri anda da bu ister iyi gelir elde ettikleri bir iş ister okul dersleri olsun oradan uzaklaşıyorlar. Bu nesil meraklıydı. Unutmayalım. Öyleyse onların merakını canlı tutarak tekrar konuya odaklanmalarını sağlayabiliriz.
Oyunun kurallarının açıkça ve önceden belirlenmesi Z kuşağı için önemli. Eş zamanlı olarak birçok şeyi yapabiliyorlar. Kritik nokta görevin özünün bilinmesi. Neyi neden yaptıklarını bilmek istiyorlar. Kazanmayı seviyorlar. Zor görevleri üstlenmek istemiyorlar. Oysaki önceki kuşakları düşünün. Yaparım, bunun da altından kalkarım diyorlardı. Sözlü destek ödüllerini seviyorlar. Zor görünen işler için küçük hedefler koymak ve ödüller onları olayın içinde tutabiliyor.
AÇIK VE KISA. Uzun mesajlara gerek yok. Yazı ise kısa bir not konuşma ise ana hatları ile net olmak yeterli.
ÇİZGİ ROMAN GİBİ. Görüntülere daha aşinalar. Bir şeyi anlatırken görsellerle süslemek önemli.
ÖDÜL. Sosyal ağlar ve oyunlarda bunu sık sık aldılar. Ödül onların bir şeyi çözmesine yardım etmiyor. Gelin görün ki yokluğunda ritimleri düşüyor.
TAKIM ÇALIŞMALARI, BULUŞMALARI. Sosyal ağlar canlı iletişimin yerini doldurmuyor. Onlar aslında yalnızlar. Tabii bu söylemde bir X tarafından dile getiriliyor😊. Rahat ve sosyal görünüyorlar ancak ilişki kurma becerileri geliştirilmeli. Takım çalışmalarına teşvik etmek, grup faaliyetlerine yönlendirmek yararlı olabilir.
ZAMAN SINIRI. Zaman yönetimleri biraz sıkıntılı demiştim. Aslında zaman çerçevelerini bilirler, ihlal etmeye eğilimliler. Bu sebeple onlara zaman yönetimini öğretmek için en azından belli bitim süresi olan eylemler vermek iyi olacaktır.
Z kuşağının ebeveynleri X ve Y kuşağından. Dolayısı ile son sözüm onlara olsun. Z ye dostane bir tutumla yaklaşın. Rekabet yerine iş birliğini teşvik edin. Onlar sonuç odaklı. Gidecekleri yolda önlerine görünür hedefler koymak motivasyonlarını yükseltecektir. Onları ve elbette size bir şey anlatan herkesi dinleyin. Dinlenildiğini hissetmek karşı tarafın daha fazlasını anlatmasına olanak tanır.
Gelişim ve sevgi ile olun.